Valeri Hatajukov “aşırılıkçılığın sebeplerini” anlattı

Zalina Arslanova
“Kabardey-Balkar’da Terör ve Aşırılıkçılığın Kökleri ve Sebepleri” raporu Kabardey-Balkar İnsan Hakları Merkezinin girişimiyle hazırlandı ve resmi sitesinde yayınlandı. Rapor, ülkenin tüm il ve ilçelerinden, yaşları 17-30 arası değişen 650 gencin katılımıyla yapılan anket sonuçlarına dayalı olarak hazırlandı. Analiz bölümü Kabardey-Balkar Beşeri Araştırmalar Enstitüsünden Ruben Oşroyev tarafından yazıldı.


Kavkazskaya Politikaya (Kavpolit) raporun sonuçlarını ve çalışmadan beklentileri İnsan Hakları Merkezi Başkanı Valeri Hatajukov ile konuştu.

Valeri Hatajukov, raporu gençliğin aşırılıkçılık konusuna yaklaşımını ortaya koyan ilk büyük araştırma olarak adlandırmak mümkün mü? Konunun önemi ve ciddi bir toplumsal araştırmaya ihtiyacı olduğu uzun süredir konuşuluyordu, ancak böyle bir çalışma şimdi ortaya çıkabildi...

Rapor RF devlet başkanlığı hibesiyle yayınlandı. Projeyi “Sivil Onur” derneği yürüttü. Aslında bu, ülke gençliğinin fikirlerini ortaya çıkarmaya yönelik ilk girişim. Toplumumuzun geniş katılımlı tartışmalar için, açık, ulaşılabilir araştırmalara ihtiyacı var.

Çalışmanın bir diğer önemli yanı da yerli bir akademisyen tarafından yürütülmesi. Ruben Oşroyev, Rusya Bilimler Akademisi Kabardey-Balkar Bilim Merkezi, Beşeri Araştırmalar Enstitüsü mensubu. Rapor, gençliğin fotoğrafını çekiyor: Aşırılıkçılık hakkında ne düşünüyorlar, bu kelime onlara ne ifade ediyor, radikal fikirleri destekliyorlar mı? Bütün bu sorulara yanıt veriyor. Bugün için en güncel sorun bu. Maalesef, cihat ideolojisinin ciddi sayıda taraftarı var.

Rapor çok hacimli. Grafiklerle desteklenmiş ve sonunda pratik önerilere yer verilmiş. Tamamı internette ulaşıma açıldı, ayrıca sosyal ağlarda paylaşıldı. Devletten ya da başkalarından bu değerli bilgi kaynağından ötürü teşekkür ya da birlikte çalışma önerisi aldınız mı?

Bir aydan kısa bir zaman zarfında 600’den fazla kişi raporu inceledi. Bu iyi bir rakam. Yönetime gelince, şimdilik bakan olmadı,  özel bir tepki de yok. Bunun zaman meselesi olduğunu düşünüyorum.

Şubat ayında büyük bir tanıtım yapmayı planlıyoruz. Yönetim, güvenlik organları, sivil toplum, müftülük, kısacası konuyla ilgili herkesi davet edeceğiz.

Anket katılımcılarının önemli bölümünün “aşırılıkçılığı” soygun ve cinayet olarak tanımlaması beni şaşırttı. Hiç kimse bu kelimeden radikallik ya da fanatizm gibi şeyler anlamıyor. Bunu nasıl yorumlamalı?

Bu da meselenin irdelenmediğini, tartışılmadığını gösteren verilerden biri. Galiba, bundan dolayı bir çokları aşırılıkçılığı ideoloji ile değil de şiddetle bağdaştırıyor.

Yetkililere, ülkede radikalleşme eğilimi konusunun üzerinin örtüldüğü, kamuoyuna açık tartışmaların yapılmadığı söylendiğinde ne cevap veriyorlar biliyor musunuz? “On bin kişinin katıldığı programlar yaptık” diyorlar. Neden bahsediyorlar diye özellikle araştırınca öğreniyorsun ki, formalite icabı bir toplantı yapılmış, ama açık diyalog yok.

Raporda, radikal düşüncelerin yayılma nedenlerini, aşırı fikirlerin gençler arasında neden taraftar bulduğunu tespit etmeye çalıştık. Çalışmanın önemi de, sosyal bir araştırma üzerine inşa edilmiş olmasıdır.

Bence bu tür anketleri farklı yerleşim yerlerinde de yapmak lazım. Örneğin, ekonomik olarak gelişmiş olan Baksan ve Elbrus bölgeleri neden bu süreçlerde daha fazla yer alıyor da daha zor durumdaki Terek ve Zolski bölgelerinde radikal fikir taraftarları daha az?

Oysa ankete katılanlar, “ormandaki” safları dolduran gençleri kanun dışına yiten sebeplerin başında ekonomik faktörleri, işsizliği ve parasızlığı sayıyorlar.

Evet haklısınız. Aşırılıkçı cepheyi, zor bir çocukluk geçiren, maddi sıkıntıları olan ve eğitim almamış çocukların oluşturduğu şeklinde ülke genelinde yaygın bir kanaat var. Ama aslında gerçeği yansıtmıyor.

Belki de fakirlik ‘ormana’ itiyor lafı şehir efsanesi gibi bir şey?

Büyük ihtimalle böyle. Ailevi sorunları olmayan, maddi durumları ve eğitim seviyeleri iyi gençler bu saflarda yer aldı. Peki onlar neden cihat fikrini benimsedi? Toplum bu sorunun cevabını vermeye çalışmıyor.

Ancak bizim raporumuz bir cevap arama girişimidir. Önemli olan, bir başlangıç yapılmış olması, özellikle de yerli uzmanlar tarafından yapılmış olması. Evet, dışarıdan gelen uzmanlar da faydalı olabilir. Bu iş için gerekli tecrübe ve bilgiye sahipler. Ama onlar yerel özellikleri göz önünde bulundurmuyorlar, geleneklerimizi bilmiyorlar, Kabardeylerin ve Balkarların mantalitesini anlamaya çalışmıyorlar.

Bu uzmanların Dağıstan veya Çeçenya ile kurdukları paralellik üzerinden hareket ettiklerini düşünüyorum. Halbuki Kabardey-Balkar’ın kendine has özellikleri ve İslam geleneği var.

Aslında paralellik kurulması gereken yerler var. Sonuçta Kafkasya’nın ortak bir mantalitesi var. Bununla birlikte her bir halkın kendine has özellikleri ve gelenekleri de var.

Karaçay-Çerkes bizim için güzel bir örnek olabilirdi. 2000’li yılların başında silahlı direnişin önemli bir merkezi olacağı öngörülüyordu. Orada da çatışmalar yaşandı.

Fakat komşularımız saygı ve istişareye dayalı geleneksel müesseselerini korudu. Büyükler toplumun her bir üyesinin, kendilerinden farklı düşüncelere sahip gençlerin sorumluluğunu üstleniyor. İşte onlar bu şekilde, çatışmanın yayılmasını önleyebildi.

Belki de biraz amatörce bir soru olacak ama işsizlik sorunu çözülse, refah ortamı sağlansa bile radikal düşünceler yine de taraftar bulacaktır değil mi?

Avrupa’da neler olduğuna bakın. Fransa’da, Almanya’da neler oluyor? Bunun dışında bizim için yönetim ve halk arasında oluşan uçurum önemli bir faktör. Siyaset kurumuna güvensizlik ve ilgisizlik had safhada. Örneğin, “Kremlin hükümeti, cumhuriyet yönetimi ve yerel yönetimlere ne derecede güveniyorsunuz?” sorusuna ankete katılanların çoğu, “Hiç birine güvenmiyorum” yanıtını verdi. Federal yönetime güvenenler sadece yüzde 28, Kabardey-Balkar yönetimine hiç güvenmediğini belirtenler yüzde 39. Belediye yönetimlerinde durum daha da kötü: Gençlerin sadece yüzde 21’i belediye yönetimlerine güvenirken, yüzde 52’si hiç bir şekilde güvenmiyor.

İnsanlar yöneticilerini seçemiyor, haliyle onları kontrol de etmiyor. Bu da radikal düşüncelerin yayılma sebeplerinden biri. Bir başka ilginç rakam: Ankete katılanların yüzde 19’u özellikle yönetimin kayıtsızlığının, aşırılıkçılık ve terörizmle mücadeleye engel olduğunu düşünüyor.

Ankete katılanların yüzde 3’ü (bu 20 kişi demek) direnişçilere katılmaya hazır olduğunu, yüzde 8’i (52 kişi) sempati duyduğunu, yüzde 11’i (71 kişi) belirli durumlarda direnişçilere katılmayı düşünebileceğini belirtiyor. Bence bu rakamlar fevkalade endişe verici.

Evet, bu gençlerin risk grubunda olduğunu söylemek mümkün. Belli derecelerde radikal oluşumlara sıcak baktıkları sonucu çıkıyor. Oranlar yüksek, ama maalesef gerçek tabloyu yansıtıyor.

Bu problemleri Karaçay-Çerkes Müslüman toplumunun nasıl çözdüğünü biliyor musunuz? İmam, cemaat üyelerinin her birinin nasıl yaşadığını, hangi fikri desteklediğini bizzat biliyor. Onlarla açıkça konuşuyor, tartışıyor. Ve tüm bu süreçlere yönetim de katılıyor.

Karaçay-Çerkes Din İdaresinde saygı duyulan, dinlenen liderler var. Onlara her an başvurulabilir ve yardım alınabilir. Maalesef bizde bu yok.

Gençlerin büyük bölümü (ankete katılanların yüzde 27’si) Rusya vatanseveri olmadığını belirtti, yüzde 9’u da Rusya’da yaşamaktan aslında memnun olmadığını...

Maalesef bu da gerçek bir tablo. Aynı zamanda anket, halklar arası ilişkiler konusunda özel bir problemimiz olmadığını gösterdi. Evet, Kabardeyler ve Balkarlar’ın birbirleri hakkında kullandığı bazı kapalı ifadeler var, ama her ailede olacak cinsten şeyler. Beraber yaşayan halklarımız, birbirleri arasında çıkan problemleri çözmeye imkan verecek kurumları oluşturabildi.

Geçen yılın sonunda Nalçik baskını davası sona erdi. Raporda yazar bu probleme de değindi. Ankete katılanların yarısına yakını, 2005’te yaşananların tekrarlanabileceğini kabul ediyor. Demek ki, ders alınmadı?

Sürecin kendisinden söz edecek olursak, objektif, tarafsız bir karar Kabardey-Balkar’daki durumu barışçıl hale getirmek adına önemli bir rol oynayabilirdi. Ama bu olmadı, karar oldukça sert oldu.

Anket sonucundan söz edecek olursak, evet, radikalizmin engellenmesi için halen hiç bir şey yapılmıyor. Gözümüzün önündeki silahlı çatışmaları ortadan kaldırmaya yardım edecek çalışmalar yok. Anket objektif bir şekilde gençler arasındaki düşünceyi yansıtıyor.

Ankete katılanların yarıdan fazlası (yüzde 53,7) devletin aşırılıkçılıkla mücadele çalışmalarını etkisiz ve zayıf olarak değerlendiriyor.

Bu, büyük ihtimalle mücadelenin sadece güç kullanma şeklinde yürütülüyor olmasına bağlı. Kimse gerekli durumlarda güç kullanılmasına itiraz etmiyor.

Örneğin bir genç, adını söylemeyeceğim. Taşuyev’in [Eski direnişçi liderlerinden Kazbek Taşuyev, 2011’de öldürüldü] çocukluk arkadaşı. Taşuyev yolunu kendisi seçti, ama onun ardından çocukluk arkadaşını takip etmeye, sorguya çağırmaya başladılar. Baskılar ve tehditlerin sonunda kaçtı ve direnişe katıldı.

Belirtmek isterim ki, son zamanlarda içişleri bakan yardımcısı Kazbek Tatuyev’in çalışması sayesinde sekiz kişiyi kurtarmayı başardık.

Ülkede adaptasyon komisyonu var, ancak sadece kağıt üzerinde. Halbuki bu etkili bir araçtır. Örneğin, İnguşetya’daki komisyon 70’den fazla kişiyi sivil yaşama adapte etti.

Bu durumda din adamlarının rolü büyük. Gençleri, Kuran ve hadisle silahlı direnişe çağırıyorlar. Onlara anlayacakları dilde, profesyonel seviyede karşılık vermek lazım. Sadece İslam barış dinidir deyip durmanın anlamı yok.

Raporun gereken etkiyi yapacağını umuyor musunuz. Devlet, sivil toplum ilgi gösterecek mi ve gençlerle çalışmada rehber edinecekler mi?

Zor bir soru. Tepkisiz kalınmayacağını umuyorum. Bilim adamlarının konuyla ilgili araştırmalar yapmasını, gençlerin gerçek duygularıyla ilgili tabloyu göstermelerini, yaşanan süreçleri açıklamalarını, negatif sonuçlarını izah etmelerini isterim.

ajanskafkas.com