Teu Aslan: Çerkesler yeni yılı 21 Martta kutluyor

Teu Aslan

Çerkes yeni yılı

Çerkesler dünyadaki eski halklardan biridir, tarihte uzun bir yol katetmiş halkımızı yönlendiren gelenekleri açığa çıkartmıştır. Kafkasya’da yaşayanların örnek aldıklarıyız. Ulusumuz her zaman çiftçiydi. Herkes bilir toprakla, hayvancılıkla uğraşmanın zorluğunu.

Çiftçinin üretiminin artması iklime bağlıdır.Yıllık mahsulün yeterliliği, gelecek üretim mevsimine kadar bitmeyecek mahsulün olmasıdır.

Her bahar sıcakların artmasıyla, Çerkesler yeni yılı karşılardılar, toprak ürünlerinin, hayvanlarının çoğalması için dualar ederdiler.

Yeni yılın ilk günü evde, ikinci günü köyde toplu dua edilir, üçüncü günü insanlar, aileler, akrabalar birbirlerine kutlama ziyaretlerine giderlerdi.

Çok eski tarihlerden başlayarak, arazi işlerine başlamadan önce, mart ayında, gündüzle gecenin eşit olduğu zamanda, 21-23’ünde üç günlük  kutlama yaparlardı. Bu zamanlarda, sabahtan başlayarak bulutlu, soğuk, bazen de kar yağışı olur, öğle sonrası havanın yumuşaması güneşin yükselmesiyle, yılla toprak ayrıştılar (cemre toprağa düştü) derlerdi.

Yeni yılın gelişiyle, sıcak rüzgarla gün başladığında, ihtiyar neneyle dede, meyve bahçesine giderler –”ağaçları korkuturlardı”. Dede başka bir ağaca yaklaşır yumuşakça vurarak neneye ”bu ağaç yeterli değil, yeterli meyvesi olmuyor, keselim bunu. ” Nenede cevaplardı ” yine bir bakalım bu yıl bolca meyve vereceğe benziyor.”

Onu hallettiklerinde, çocuklarla birlikte meyve bahçelerini beraberce gezerlerdi.”Tanrı bunu da güçlendirsin! Tanrı bunu da güçlendirsin!” diyerek dede, meyve ağaçlarının çoğalması için ağaçların başına vururdu.


Kutlamanın olacağını haber verirlerdi

Yeni yılın olacağı akşam haberciler köyleri dolaşır ilan verirlerdi,  kutlamanın yapılacağı yer ve zamanı bildirirlerdi.

İlancı, yanındaki başında keçi postuyla, diğerleri de değişik renkli keçi postu, palyaço kıyafetleriyle giyinirlerdi. Deriler üslerinde, güleç yüzleriyle, gülünç davranışlarla insanları güldürerek, keyiflendirerek, kapı kapı gezerlerdi. Uğradıkları kapılarda yiyecekler verilirdi. Durumu iyi olup da az verdiklerinde, daha fazlasını alabilmek için içlerinden biri, ölmüş gibi yapıp kapı önüne yatardı. Diğerleri, özellikle üzülmüş bayan gibi davranırlardı. İstediklerini alıncaya kadar “iyileşmezdi”. İstedikleri kurbanlık verilecek denildiğinde, ona bağlı olarak “geri canlanırdı”.

Üzüntüsü olan ailelere uğramazlardı, ancak onlar yeni yıl sofrasına yiyecekler yollarlardı.

Ailelerin kutlaması

Yeni yılın ilk günü ailenin yemek yapılan ocağında pişirilmek üzere koç kurban edilmesi geleneği vardı. Isınma amaçlı yemek yapılmayan ocaklara kurban kesilmezdi.

Kurbanlar: Keçi, koyun, boğa, ineklere ocak için kesilen kurban (Mesh’oshe tıh-Mesh’oshe t’ıh) diye isimlendiriyorlar, kümes hayvanları için ise; kurban tavuğu (Mesh’osh’e Chet) deniliyor. Eskiden kurban etmek için çok hayvanları vardı; ancak hayvan azalmaya başlayınca, buna bağlı olarak kümes hayvanları; tavuk, hindi, kazlar ve diğerleri kurban edilir oldu. Eskiden yeni yıl gecesi bütün aile uyumazdı keyifli, neşeli  kutlanırdı. Uyumuş, keyifsiz, uyuşuk yeni yıla giriş iyi karşılanmazdı. İlk gün birbirlerine kutlamaya gidilmez, evde durulurdu.

Djenıko-ocakğın bulunduğu odada yeni yıl kutlama sofrası kurulurdu. Değişik yiyecekler sofraya konulurdu. Tha duası yiyeceği, çeşitli haluj’ler pişirilirdi; biri peynirli, diğeri etli, üçüncüsü de değişik meyvelerden.

Kurban eti pişirilirken, biraz geçince evin yaşlı bayanı ocağa girer, pişen etten biraz yağ alır, biraz da ateşe damlatırdı. Bu yemek yiyenlerden kabul edilerek, ocağın payı sayılırdı.

Büyük sofranın kurulduğu büyük odada bütün aile toplanırdı. Bu herkesin  bir araya gelmeme geleneği olan Çerkeslerin, tek ”kuralları bozmasıdır”.

Bayanlar ve erkekler ayrı ayrı sofraya oturturlardı. Ev sahibi tanrıya(Tha) duayı ederdi.

Çocukları erkenden uyutmazlar, oynatırlardı, Bütün aile beraberce çalışırdı buna. Söz gelimi misket kaydırma-daye yeghecheh oynanırdı.

Sabah erkenden kurtlar ve domuzlar suya girmeden, yıkanmaları için çocukları ırmağa gönderirlerdi. Anlatımlara göre, hasta olan olmazmış.

Anlatan Teu Aslan 
Adıgey Cumhuriyeti Ulusal Müze Bilimsel Çalışanı

Kaynak:ADIGE MAK

Çeviri: ÇH-Haber Merkezi