Adıgey Üniversitesi’nde Ketse Yasin ‘in “Zamanın Anlattıkları” isimli belgeselini izledik
Madina Paştova
24 Temmuz 2015 tarihinde Adıgey Devlet Üniversitesi’nde Ketse Yasin ‘in “Zamanın Anlattıkları” isimli belgeselini izledik. Yasin Türkiye-Düzce doğumlu. Düzce, Çerkeslerin Şapsığ, Abzah, Çemguy, Ubıh boylarının ve Abhazların yoğun olarak yaşadığı bir yer.
Film, dünyada gittikçe yaygınlaşmakta olan etnografik türde bir belgesel. Bu tür belgesellerde yazar, özel mesleki bir eğitimi olmadan kendi milli kültürünü ele alabiliyor. Çerkes diasporasının kültür ve tarihi dahil bu konuda birkaç kitap da yazıldı.
Ketse Yasin, üniversitede fizik eğitimi aldı. Kapsamlı bir sohbet yapılabilecek düzeyde anadiline hakim olmamasına rağmen ilk bakışta insana alışılmadık gelen oldukça mantıklı,etnik bilgiler tespiti yapıyor.
Filmin anlatım dili Türkçe fakat folklorik tekstler orjinal dilinde Çerkesçe ve Abhazca verilmiş.
Maykoptaki sunum, gazeteci Kuşu Svetlana ve bir grup gönüllü tercümanın sayesinde Çerkesçe yapıldı.
Yönetmenin otuz sekiz kaynak kişiden kaydettiği görüşmelerin montajı titizlikle yapılmış.(Ketse Yasin’in arşivi Düzce-Adapazarı yöresinde elli ila yüzaltı yaş arası bilgi kaynaklarıyla yapılmış toplam elli beş kayıttan oluşuyor.) Bu tür kayıtların kesilip biçilmesi ,bölümlere ayrılabilmesi bilimsel bir sorundur çünkü yazarın hedefi ve çekilen türün özelliklerine göre yapılması gereği işi zorlaştırır.
Ketse Yasin’in filminin tematik paradigması mantıksal bir sıralamada dekore edilmiş. Çerkes gelenklerinin altın devrine dair yaşlıların anlattığı hikayeler ve söyledikleri şarkılar çok güzel bir şekilde içiçe geçiyor ve birbirini tamamlıyor.
Emek-iş konulu şarkılar (mısır ayıklama şarkısı), törensel şarkılar (yağmur yağması için söylenen şarkı,düğün vb konularda şarkılar) kahramanlık ağıtları, geleneklerle ilgili hikayeler ve halk kültürünü anlatan kaşenlik vb konular yorumcudan yorumcuya dönüşümlü olarak birbiri ardısıra seyirciye aktarılıyor.
Film ilk bakışta konusunun ve türünün katı prensipleri üzerine inşa edilmiş gibi görünse de folklor tekstlerinden yola çıkılarak halk terim ve ünlemlerinin incelikleri, anlatıcıların ses ve mimik özelliklerinin de aktarılmak istendiği hissediliyor.
Film,yapısı ve içeriğiyle izleyicide anlatılan geleneklere ve olaylara aidiyet duygusu uyandırıyor.Uzaklardaki diaspora geleneklerini bizden hissetmeye zorluyor. Burada söylediğimiz şarkıyı onların da diasporada söylediğini izlerken izleyicide etnik aidiyetlik duygusu uyanıyor.Bir yandan da hem diasporada hem Kafkaslarda geleneksel kültürümüzü eşzamanlı kaybettiğimiz gerçeğiyle yüzleşiyoruz.
Filmin en güzel taraflarından biri hiç kuşkusuz yazarın tevazusudur : Giriş ve son bölümdeki şiirsel- felsefi bölüm dışında belgeselde bir anlatıcının olmamasıdır.Etnik temalı belgesellerde anlatıcının olmaması yazarın kendi bilimsel çerçeveli (çoğunlukla subjektif) görüşlerini empoze etmek istememesi anlamına gelir.Böylelikle halk kültürü kendi kendini anlatır. Bizim şartlarımızda bu daha da önemlidir çünkü gerçekliği beraberinde anlatılanlardan değil orjinal dilde anlatılmış folklorik metinlerde tespit edebiliriz. Film Türkçe hazırlanmış olsa da kaynak kişilerin konuşurken pekçok yerde Çerkesçe ve Abazaca kelimeyi orjinal haliyle kullandıklarını görüyoruz.Konuşmanın akışını farklılaştıran filmdeki o kısımlar , ses düzeyi yükseltilerek veya alçaltılarak ya da tekrarlarla vurgulanıyor.
Filmin gösteriminden sonra yaptığı konuşmada yönetmen, ata yurdunu bir sonraki ziyaretinde bizlere anadilde hitap edeceği sözünü verdi.(Kendisi Ubıh kökenli ve Çerkesçe öğrenmek için kursa gidiyor.) Biz de genç yönetmenin halk antropolojisi konusunda saha faaliyetlerine kendi anadilinde devam etmesini,orjinal dilde kayıtlar yapabilmesini umuyor ve diliyoruz.Eğer bu olursa yaptığı çalışmaların bilimsel değeri daha da artacaktır.
Filmde halkbilimciler açısından önemli bazı anlar farkettim.Onları paylaşmak isterim.Bilindiği gibi halk kültürü bölgelere göre farklı özellikler gösterir.Yağmur yağması, yaralı veya hastaların hoşça vakit geçirmesi için söylenen şarkılar bölgelere göre farklılık gösterebildiği gibi her bölgede uygulanan tek bir Çerkes düğün töreni de yoktur.Her yöresel gelenek köyden köye bile değişebilir ve kendi bölgesini tasvir eder.İşte Yasin Ketse’nin filmi de Düzce-Adapazarı yöresinin geleneklerini anlatıyor. İletişim olanaklarının artmasıyla her şey daha çok bilinir hale geldiği için içinde diasporanın diğer bölgelerinden etkiler de taşıyor.(Örneğin Kayseri-Uzunyayla’dan).Folklorun küreselleşmesinin sonucuyla oluşan bu durumu halkbilimciler “ikincil ürünler” terimiyle adlandırıyorlar.
Saha araştırmaları yapan halkbilimcilere genellikle “Bu kayıtları yayınlamadan, arşivlerde saklamanın ne anlamı var?” gibi sorular sorulur. Saha kayıtlarının yayınlanmasının olumsuz yanlarından biri folkloristlerin incelediği ve derlediği kültür ürünlerinin yayılmasıyla “ikincil” versiyonların oluşması riskidir. Elbette halk kültürünü mesleki ve bilimsel kayıtlar aracılığıyla tanıtmak, popülerleştirmek ihitiyacı da vardır fakat bizim birinci hedefimiz onları tespit etmek ve etnik özelliklerini koruma altına almak, kayıtlar üzerinde monografik çalışmaları tamamlamaktır. Bunu anlamak ve anımsamak zorundayız.Bunlar yapıldıktan sonra ancak o zaman kayıtlardan sinemateografik görseller oluşturulabilir.Bilimsel-folklorik kayıtlardaki konuşmaları,sohbetleri,mülakatları kitlesel gösterimlere açmak doğru değildir.
Filme sinema tekniği açısından baktığımızda yönetmenin kamera hareketlerine yer vermediğini görüyoruz.Kaynak kişilerin dönüşümlü çekimi ise algılamayı kolaylaştırıyor. Çekimlerin sadeliği filmin folklorik içeriğiyle uyum içerisinde ve primitivizm barındırıyor. Yaşlı bilgi kaynaklarının antropolojik özellikleri, konuşma şekilleri, jest ve mimikleri, kendi anlattıkları nostaljik ve trajik olaylara tepkileri, geri döndürülemeyecek şekilde yitirdikleri öz kültürlerine duydukları özlemin gözlemlenmesi açısından oldukça zengin bir film.
Diasporanın etnik ve kültürel sorunları çerçevesinde bakıldığında ise Yasin Ketse’nin bu projesi çifte değere sahiptir.
İstiyor ve umuyoruz ki : Etnografik belgesel filmlerin yaygınlaşması Çerkes diasporasının genç kuşağının ruhsal bilincinde geri dönüşü olmayan değişikliklerin önlenmesinde, kültür ve dilin korunmasında katkıda bulunacaktır.
“Zamanın Anlattıkları” Maykop’tan önce Türkiye’de birkaç Çerkes kurumu ve organizasyonunda gösterildi.
CD satışlarından elde edilecek gelir Maykop’taki Tıj İlkay Misafirhanesi’nin yapımında harcanacaktır.
Madina Paştova
Filoloji Dr.Adayı,
AdıgeyCumhuriyeti Çeraşe Tembot Enstitüsü Etnoloji ve Halk Sanatları Bölümü Öncü Araştırma Görevlisi.
Türkçeye çeviren : Nadir Yağan (Çetao)
aheku.net