Reyhanlı Çerkes Derneği-Adığe Khase Başkanı Pihava Uğur’un KAFFED Başkanlar Kurulu Toplantısında...


Reyhanlı Çerkes Derneği-Adığe Khase Başkanı Pihava Uğur’un 8 Ağustos 2015 Cumartesi günü Ankara Gazi Park Otel'de yapılan toplantıda yaptığı sunum.

Söz konusu toplantıya, Dünya Çerkes Birliği (DÇB) Başkanı Sokuroko Hauti, Dünya Çerkes Birliği Yönetim Kurulu üyesi Hafitse Muhammed, ünlü Çerkes yazar ve şair Meşbaşe İshak, KAFFED Başkanlar Kurulu, KAFFED Yönetim Kurulu, DÇB Yönetim Kurulu Üyeleri ve DÇB Delegeleri de katıldı.

Kaffed Başkanlar Kurulu ToplantısıKaffed Başkanlar kurulu Toplantısı
Pihava Uğur

1 ) Dünya Çerkes Birliği üzerine görüşmeler; DÇB Başkanı S. Hauti’nin

konuşması, DÇB - Kaffed ilişkileri ve son dönemde yaşanlar üzerine görüşmeler ve DÇB yapısı, faaliyetleri, genel kurul, önümüzdeki dönemde yapılması gerekenler gibi konularda soru-cevap bölümü ile ilgili olarak…

Bence DÇB ile ilgili en önemli sorun, “DÇB’nin amacının, hedefinin veya vizyonunun ne olduğunun bilinmemesi”dir. Gerçekten bilmediğim için soruyorum: Var mı DÇB’nin bir misyonu veya vizyonu? Herhalde yok. Varsa da bilinmiyor, açık değil.

Bu nedenle önce bir tanım yapılmalı ve DÇB’nin ne için varolduğu açıkça kamuoyuna ilan edilmelidir.

Bana sorarsanız, DÇB dünyaya dağılmış Çerkeslerin örgütleri arasında bir diyalog, yardımlaşma ve dayanışma örgütü olmalı, Çerkes halkının tarihi topraklarında birleşmesi ve uluslaşması için çalışmalıdır.

Hedefi veya misyonu bu olmalıdır.

Bu hedefe ulaşmak için birkaç alanda aktif çalışması gerekir. Nedir bunlar:

a- Ekonomik-Politik Alanda yapılması gereken çalışmalar. Bunların başında, Çerkes halkının vatanına dönüşünün örgütlenmesi, bunun önündeki engellerin kaldırılması, dönüşün maddi ve manevi olarak desteklenmesi geliyor.

İnsanlara vatanınıza dönün demek yetmez. Dönüş cazip olmalı ve desteklenmeli. Dönüşü kolaylaştırıcı yasalar olmalı. Dönüş yapanların sorunları çözülmeli. Çerkes Soykırımının tanınması bunun önünü açabilir.

Elbette bu, kolay bir konu değil, Çerkes Soykırımı konusu birilerinin elinde bir araç yapılmak isteniyor. Ama DÇB, farkını koyabilir. Başkalarının bu sorunu araç olarak kullanmak istemeleri, Çerkes Soykırımı gerçeğinin anlatılmasının önünde bir engel olmamalı, unutturulması için bir bahane olmamalı.

DÇB, bu konuyu gündemde tutmalı, bürokratik alanda girişimler yapmalı, kitlesel-demokratik etkinliklere öncülük yapmalıdır. Böylece, birilerinin bu sorunu başka amaçlarla kullanmasının da önünü alır.

Bununla bağlantılı olarak, DÇB, RF’nun çifte vatandaşlığı tanıması için mücadele edilmelidir. Madem Çerkes halkı RF’nun vatandaşlarıdır, öyleyse RF dışında yaşayan Çerkesler, 1864 yılında sürgün edilenlerin torunları da RF’nun vatandaşları olma hakkını alabilmelidir.

Keza, diasporada yaşayan Çerkeslere vatanlarında ekonomik yatırımlar yapabilmeleri için kolaylıklar olmalı. Gümrük-vergi konularında mesela. Ve Çerkeslerin Çerkesya’da öncelikleri olmalı. Ev-arsa alımları desteklenmeli…

b) Ritüeller… Çerkes halkının uluslaşması, öncelikle ulusal bilincin geliştirilmesini gerektirir.

Son yıllarda buna hizmet edebilecek, “Ulusal günler” ilan edildi. Bu güzel bir gelişme. Ama yeterince üzerinde durulmuyor. Özellikle de diasporada.

DÇB, bu ulusal günler için programlar çıkarmalı ve DÇB’ye bağlı örgütler tüm dünyada eşgüdümlü faaliyetler örgütlemeliler. Ulusal günlerimizde tüm dünya Çerkesleri, tabir-i caizse şahlanmalı ve gerçekten bir ulusal bayram havası olmalı, bu havayı dünyanın en ücra köşesinde yaşayan Çerkesler de hissetmelidir.

Bu konuda vatanımız, diasporadan daha ileri. Özellikle de Çerkes ulusal kimliği açısından. Kaf Fed artık Çerkes uluslaşmasına hizmet etmeyen tanımlardan ve “misyonlar”dan kurtulmalı, Çerkes ulusal kimliğini sulandıran görüntülerden uzaklaşmalıdır.

Nasıl ki, dil konusunda tartışmalar yaşanırken, vatanımız belirleyici olmuş, Kiril konusunda ısrar edilmişse, Çerkes kimliği konusunda da vatanımız belirleyici olmalı, kafa karıştıran söylemler, eylemler… kardeş halkların bayraklarını sergilemek falan artık bitmelidir.

c) Vatanımızda Çerkes halkının birliği için gerekli adımlar atılmalı, dil birliği için daha hızlı ve kesin kararlar alınmalıdır. Bu konu yıllardır gündemde ama nedense bir ilerleme olmuyor.

Siyasi kurumlarımız ve parlementolarımız arasındaki ilişkiler geliştirilmelidir. Belki de sembolik günler olmalı ve bu günlerde parlementolar ortak toplantılar örgütlemeli, ortak kararlar almalılar.

Ama bunun kadar önemli olan da vatanımızdaki Cumhuriyetlerde ve bölgelerde örgütlü Xaselerimizin durumudur. Bu Xaseler neredeyse “gereksizleştirildi”ler. Halbuki Xaselerin, Çerkes halkının birliği ve birleşmesi yönünde belki de Parlamentolardan bile önemli işlevleri var.

Xaselerimize hakkettikleri değer verilmeli, Parlamentolarımız Xaselerimizle birlikte çalışmalıdır. Çünkü Örgütlü bir toplum olmamızın en önemli araçlarından biridir xaselerimiz. Ve Çerkes halkının parlamentodaki sesi.

Eğer kendilerine bu değer verilmezse Çerkes halkı, özellikle de gençler başka örgütlenmelerde kendilerini ifade etmek isteyecek, alternatif örgütlemelere yönelecek, yoksa, bunları örgütleyeceklerdir.

d) Vatandan diasporaya daha çok bilgi akışı olmalıdır. Bunun araçları yaratılmalıdır. Bunların başında da bir TV kanalının kurulması geliyor.

DÇB, vatanımızdan diasporaya yayın yapacak TV konusunu hızla gündeme almalıdır. Şimdiye kadar hep tek tek bireylerin inisiyatifleri ve maddi destekleri ile yapılmaya çalışıldı bu. Ama TV kurmak tek tek bireylerin işi değildir. Bunu devlet örgütlemelidir. DÇB bu konuda devlet kurumlarına baskı yapmalıdır.

Aynı şekilde internet de artık güçlü bir iletişim aracıdır. Bu araç daha güçlü kullanılmalıdır.

2 ) Son dönemde yaşananların, DÇB’ye güvenin sarsılmasının ve
alternatif DÇB arayışlarının en önemli nedeni, DÇB’nin Çerkes ulusal sorunlarında pasif kalması, “Rusçu” bir görüntü vermesi, Çerkes halkının çıkarlarını yüksek sesle dile getirmemesi ve örgüt yapısı veya işleyişidir.

Çerkes halkının RF ile bir sorunu yoktur. RF’ndan çıkmak gibi bir niyeti de. Ama bunu isteyenler var diye, sessiz kalınması gerekmez. Her ikisi doğru bir şekilde anlatılabilir.

Aykırı sesler, Çerkes halkının haklı taleplerini dile getirmemesi için bahane olarak kullanılıyor. Buna son verilmelidir. Buna izin verilmemelidir.

Çerkes halkının tarihte yaşanmış haksızlıkların tanınmasını, telafi edilmesini istemesi… vatanında birlik ve beraberlik içinde yaşama talebi “terörizm” değildir, RF düşmanlığı değildir. Bunu RF yetkililerine anlatabilmeliyiz.

Bir de DÇB, her şeyin en doğrusunu bildiğini sanan, ipleri elinde tutmak isteyen, “yanlış ve zararlı” düşüncelere, gruplara ve kişilere karşı DÇB’yi “koruma” misyonu olduğunu sanan birilerinin dükkanı görüntüsü veriyor.

Açık, şeffaf ve demokratik bir işleyişi yok.

DÇB’nin sivil toplum örgütü mü, demokratik kitle örgütü mü yoksa devlet örgütü mü olduğu bile belli değil. Eğer bir “devlet örgütü” ise, kimse kusura bakmasın, o zaman Çerkes halkının bir “Dünya Çerkesleri Demokratik Kitle Örgütü”nü kurma hakkı var ve eninde sonunda bu örgüt kurulur.

Bu karışıklığın nedeni resmi kurumların veya bazı devlet örgütlerinin, bazı yetkililerin örgütün işleyişine müdahil olmalarıdır.

Elbette resmi kurumlarımız görüş belirtebilirler, ama işleyişe, yönetime müdahale etmemeliler. DÇB’nin organlarına girmemeliler.

Sonra farklı düşünceleri olanların DÇB içerisinde demokratik çalışma alanları sınırlanmamalıdır. Buna DÇB’ye üye dernek ve Federasyonlardan başlanmalı, daha bu örgütlerde demokratik bir sistem kurulmalıdır.

Son olarak, toplantı yapılıyor, kararlar alınıyor, ama kimse bir şey bilmiyor. DÇB kongre kararları kamuoyuna duyurulmalıdır. Yapılanlar, yapılamayanlar ve yapılmak istenenler, nedenleri ile birlikte Çerkes halkına anlatılmalıdır.

Bu, aynı zamanda DÇB’nin Çerkes halkı tarafından denetlenmesi anlamına gelecektir. Çerkes halkının DÇB’ye katılmasını, sahip çıkmasını sağlayacaktır.

3) Bu sene 21 Mayıs’ta merkezi olarak iki etkinlik örgütledik. Bir de
tabii yerel örgütlerimizin veya derneklerimizin etkinlikleri var.

Bu konuda daha örgütlü olabiliriz. Yerel örgütlerimize “çerçeve” sunabilir, onlara destek verebiliriz. Türkiye’nin her tarafında daha ortak sloganlarla ve görüntülerle sokaklara çıkmalarını teşvik edebiliriz.

Sonra artık 21 Mayısları sadece “bizim etkinliğimiz” olmaktan çıkarmaya çalışmalıyız. Haklı taleplerimizi sahiplenecek kişilikleri ve örgütleri etkinliklerimize davet etmeliyiz.

Merkezi etkinlikler konusu ise, yıllardır tartışılıyor. Ve bizi yıpratıyor.

Kefken konusu mesela. Elbette Türkiye Çerkeslerinin 21 Mayıslarda topluca anma-protesto örgütleyecekleri bir alanın veya sembolün olması önemli. Biz de bir arayış içerisinde olduk. Beşiktaş’a, Samsun’a, Kartal’a falan gittik. Olmadı.

Bunun nedeni, kendi kendimizi kandırmayalım, bu alanların veya şehirlerin uygun olmaması değil, buralarda örgütlenen 21 Mayıs etkinliklerinin içeriğiydi. Bu nedenle içerik değişmedikçe Kefken de “tartışılır” olmaktan kurtulamazdı.

İçeriği değiştirmeye başladık, soykırım ve sürgünü daha yüksek dile getirmeye başladık. Bu güzel. Ama Soykırım ve Sürgün deyince, Kefken’nin de uygun bir alan olmadığı daha net görüldü. Doğrusu, Soykırım ve Sürgünü tanıyacak ve sonuç alabilecek mercii’yi muhatap almaktır.

Burada da sorun var. Çünkü RF’nu hedef gösterenler, Çerkes Soykırım ve Sürgünü’nü “RF’na düşmanlık” yapmanın bir aracı haline getirmek isteyenler bu alanı “işgal etmiş” durumdalar.

Ama bu da bizim hatamız. Başka bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da geç kaldık.

Yine de eğer Çerkes Soykırımını Türkiye’de merkezi olarak anmak istiyorsak, doğru adres RF temsilciliklerinin önüdür. TBMM’dir. Uluslar arası kuruluşlardır. Biz, bu etkinlikleri amacından saptırmadan örgütleyebiliriz. Farkımızı koyarız.

Bu seneki ikinci merkezi 21 Mayıs etkinliği Anavatana gitmek oldu. Bu etkinliği Çerkesya Yurtseverleri gündeme getirdi, ama Federasyonumuzun sahiplenmesi ile kendileri de Federasyonumuzun öncülüğünü kabul ettiler. İyi de oldu.

Bence bundan sonra, Kefken gündemden düşmeli, eğer Türkiye’de de merkezi bir etkinlik örgütlemek istemiyorsak, 21 Mayıs’ta vatanımızda olmalıyız.

Buna ek olarak, yerel örgütlerimiz veya derneklerimiz, merkezi etkinliğe katılamacaklar için, bütün Türkiye’de daha organize ve eşgüdümlü eylemler örgütlemeliler.

21 Mayıs Çerkes halkının sürgün edildiği gündür. Bu günü “tekrar vatana dönüşü simgelemesi anlamında”, vatanda örgütlemek en anlamlı olanıdır.

Bunun nasıl örgütleneceği tartışılır. Belki de her sene önceden belirleyeceğimiz bir Cumhuriyete veya şehre gideriz.

Veya simgesel olarak bir yerde oluruz. Mesela Soçi’de veya Krasnaya Polyana’da. Hatta vatanımızdan da bu belirlenecek yere gelmeleri istenebilir.

Böylece gelecekte bir gün bütün dünya Çerkesleri olarak, 21 Mayıs’ı hep birlikte, merkezi olarak anarız. Çerkes halkının vatanda birliği ve beraberliği böyle bir sembol günde, pratikte kurulur. Sürgün, geri dönüş olur.

Bu sene için, şimdiden hazırlıklara başlaması, 21 Mayıs hazırlık komitesi kurulması iyi olur.

4) 7 Haziran seçimleri Türkiye için önemliydi. Şimdi de erken seçimler
konuşuluyor.

Seçimler öncesinde Federasyonumuzun bütün partilerle ve kurumlarla ilişkiler kurması bence iyi oldu. Ayrım yapmadan, önyargısız bir şekilde hepsi ile diyalog kurulmaya çalışıldı. Bu güzeldi.

Ama yeterli değildi.

Elbette Çerkesler tek vücut değil, farklı farklı siyasi eğilimler var. Ama bütün bu farklılıkların üzerinde uzlaşabilecekleri talepler de var.

Bunu bilerek, eğer bir erken seçim gündeme gelirse, “Türkiye Çerkesleri Seçim Konferansı” gibi bir başlıkla bir toplantı düzenleyip, Çerfed bileşenleri dahil herkesi bu konferansa davet edip, tartışırsak ve sonunda Türkiye ve dünya kamuoyuna “Türkiye Çerkeslerinin Talepleri” diye bir duyuru yaparsak iyi olur diye düşünüyorum.

Böyle bir çıkış, hem partilerin bize kulak kabartmasına yarayacaktır, hem de Çerkesleri daha derli toplu temsil edecek, her kafadan bir ses çıkmasını önleyecektir.

Amacım altında bir sürü imzanın olduğu bir bildiri değil. Böyle bir bildiri Kaf Fed imzası ile çıkmalı, ama Kaf Fed herkesi davet etmeli, herkese söz hakkı vermeli ve ortak bir zeminde buluşulmasını sağlamalı. Olduğu kadar.

Buna ilaveten, herkesle diyalog kurulması gerekiyor elbette, ama gerçekçi olmakta da yarar var. Herkesin bize yaklaşımı aynı değil. Taleplerimize yaklaşımı olumlu olanlarla, Çerkeslerin mecliste temsili konusu görüşülmeli, uygun biçimlerde ve sesimizin Mecliste duyurulması için çalışılmalı.

Saygılarımla.

Pihava uğur

Reyhanlı Çerkes Derneği-Adığe Khase Başkanı

8 Ağustos 2015

ÇY-Haber merkezi

cerkesyayurtseverleri.com