Çerkes Federasyon’den Suruç açıklaması


Suruç’ta meydana gelen bombalı saldırıda hayatını kaybeden Nartan ve Ferdane Kılıç, Türkiye’deki Çerkesler arasında sert tartışmaların fitilini ateşledi. Bu tartışmalar bağlamında, Çerkes Dernekleri Federasyonu’nun yaptığı açıklamayı tam metniyle alıntılıyoruz.
Saygıdeğer Kamuoyu,
Suriye sınırları içerisinde bulunan ve  Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) militanlarının kuşatmasının kırılması sonrası yeniden inşa çalışmaları başlatılan Kobani’ye gitmek üzere yola çıkan ve Suruç’ta mola veren Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP)‘nin gençlik kolu Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyesi 300 kişi, 20 Temmuz 2015’te Amara Kültür Merkezi bahçesinde basın açıklaması yaparken bombalı intihar saldırısına uğradı. Saldırıda 23’ü olay anında olmak üzere toplam 32 kişi hayatını kaybederken, 100’den fazla kişi de yaralandı. Saldırı sonrası yapılan incelemelerde canlı bombanın IŞİD’le ilişkili Şeyh Abdurrahman Alagöz isimli biri olduğu tespit edildi.
Çerkes Dernekleri Federasyonu (Çerkes-Fed) olarak Suruç’ta düzenlenen bu saldırıyı elbette ki haksız ve haince buluyor; genç ölümlerin yüreğimize verdiği sızıyı bu vesile ile tüm yakınları ve kamuoyu ile samimi bir şekilde paylaşıyoruz.
***
Peki bu gecikmiş açıklamayı niçin yapıyoruz?
Federasyonumuz, saldırı sonrası ülke genelinde meydana gelen kaos ortamı sonucu “sağlıklı değerlendirme zemini ortadan kalktı” gerekçesiyle, bu fitne ateşine hiç bir katkı sunmamak için baştan bu yana bilinçli olarak sessiz kalmayı tercih etmiştir. Öyle de kalmaya kararlıyken bir takım odakların Federasyonumuz ve üye kurumlarımızı hedef alan açıklamalarda bulunmaları sebebiyle sessizliğimizi bozmak zorunda kaldık.
Böyle bir fırsatı uzun süredir beklediği belli olan bazı “karanlık odakların”, uzak yakın demeden bütün kesimleri bu kaosun içine çekmek için olağanüstü bir gayret gösterdiklerinin farkındayız. Çünkü onlar, “üreterek” değil “çatışarak”, “ganimet toplayarak” büyümeye alışmış bir gelenekten geliyor. Bu yüzden bir takım bahaneler “icat ederek” Federasyonumuz ve Federasyonumuza yakın çevreleri “devletin Çerkesleri”, “fanatik dinciler”, “iktidar yandaşları” v.s. gibi terbiye dışı ifadelerle yaftalayarak karanlık güçlerin hedefi haline getirmeye çalışmalarını anlayabiliyoruz.
Bir kere herkesin şunu bilmesi ve kabullenmesi lazım: Çerkes halkı, herkesin, istediği her şeyi, istediği kalıba döküp dikte edebileceği kurşun askerler topluluğu değildir. Hiç kimse ölü evine gösterilen toleransı istismar ederek, sırf canım böyle istiyor diye kimseyi dayatmalarını onaylamaya, benimsemeye zorlayamaz.
Suruç’ta gerçekleştirilen melun saldırıda ölenlerin mensubiyetleri ve yola çıkış maksatları tartışmaya mahal vermeyecek derecede açıktır. Bunun saptırılarak içlerinden bazılarının “Çerkeslik Davasına emek verirken saldırıya uğramışlar” gibi takdim edilmesi doğru da, kabul edilebilir de değildir.
Saldırıya uğrayanların tamamı illegal Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP)’nin legal yapılanması ESP’nin gençlik kolları konumundaki SGDF’nun üyeleridir. SGDF mensuplarının sahip oldukları fikir ve izledikleri yol ise açıktır. Bu bağlamda Suruç’ta ölenlerin tamamı SGDF’nun veya silsile yoluyla MLKP’nin kayıplarıdır. Nitekim saldırı sonrası SGDF’nin web sayfalarında “devrim şehidi” ilan edilmiş, ölenlerin fotoğrafları parti bayrakları ve kızıl yıldızlarla çerçevelenerek sayfalarının en muhterem köşelerine asılmıştır.
Marksist-Leninist-Komünist idealler için koşuştururken ölen bu insanlara canlarını sanki “Çerkes Sorunları için savaşırken” vermiş gibi muamele yapılması yanlıştır, ahlaki değildir.
Herkes biliyor ki MLKP Suriye’de, Rojava, Kobani v.d. yerlerde IŞİD’le çatışmakta olan ve bu çatışmalarda 10’dan fazla mensubunu kayıp vermiş bir silahlı örgüttür.
Nitekim Suruç’taki saldırı anı videosunda bombanın patlamasından hemen önce kalabalığın,“Arin’den Sibel’e, yürüyoruz zafere” şeklinde attığı sloganlarda ismi geçenlerden Arin Mirkan, 2014’te Kobani’de IŞİD’e intihar saldırısı düzenleyen ve onlarca IŞİD’linin ölümüne sebep olmuş YPJ’li bir kadın militandır.
Sibel Bulut ise 2014’de Kobani’de IŞİD’le çatışırken öldürülmüş bir MLKP üyesidir.
Yani MLKP ve IŞİD cephede gırtlak gırtlağa savaşan, birbirinin canına kast eden iki can düşmanıdır. Suruç katliamı da birbirine düşman bu iki örgütten birinin diğerine düzenlediği intihar saldırısıdır. IŞİD orada bulunanlardan kimseyi etnik veya ulusal kimliğinden dolayı hedef almış değildir.
Bu 300 kişiyi Suruç’ta bir araya getiren güç Marksist-Leninist ideolojiye olan inançlarıdır. Bu yüzden özellikle hedef seçilerek saldırıya uğramışlar ve ölenlerin fotoğrafları da bu yüzden MLKP’nin “devrim şehitleri” albümüne konularak kutsanan insanlar listesine eklenmiştir.
Şimdi ölen bu isimlerden bazılarını diğer 30 kişiden ayırıp, ikincil, üçüncül kimliklerini öne çıkararak, klavye başında üretilmiş “Çerkes Solu” kavramına şehit devşirmeye çalışmak en hafif ifadeyle hayatını kaybedenlerin anısına saygısızlıktır. İsteyen böyle bir saygısızlığı kendisine yakıştırır ve pekala yapabilir de.
Ancak, böyle bir kabullenmeyi bütün Çerkeslere dayatamaz,
Bunu Çerkeslerin mücadele tarihine eklemleyemez,
Bu oldu bittilere itiraz eden insanları tehdit edip, üzerlerinde mahalle baskısı kurmaları kabul edilemez.
Çerkes-Fed olarak bu saygısızlığı yapanları, öncelikle, kutsadıkları ölülerine en az bizim kadar saygılı olmaya çağırıyoruz. Yaptıklarının ölen insanların sağlıklarında besledikleri fikirleriyle kökten çelişecek derecede ırkçı bir yaklaşım olduğunu da ayrıca kendilerine hatırlatıyoruz.
Ölen 32 kişinin etnik kimliklerinin, biyografilerinde yer alacak küçük bir bilgi kırıntısından başka bir anlamı olmadığını da açıkça belirtmek istiyoruz.
Hayatını kaybeden insanlar üzerinden yapay etnik temelli tartışmaları doğru bulmadığımız gibi, bu tartışmaların keskin ve kutuplaştırıcı bir şekilde devam ettirilmesi de halkımızın zararınadır. Çerkes halkının birinci derecede var olan sorunlarına dikkat kesilmemiz gereken bir dönemde, enerjimizi ve birikimimizi doğru kullanmak bütün kurumlarımıza ve bireylerimize düşen en önemli görevdir.
Saygılarımızla.
ÇERKES  DERNEKLERI FEDERASYONU