Valeri Hatajukov’un Facebook sayfasından yaptığı açıklama:
"20 Kasımda Minvodi’den (Mineralnıye Vodı) İstanbul’a, Çerkesçe öğretim problemleriyle ilgili konferansa katılmak için uçmayı düşünüyordum.
Kontrol-geçiş noktasında pasaportum uzun süre kontrol edildi, her bir sayfası dikkatle tarandı, daha sonra havaalanın güvenlik odalarından birine geçmem teklif edildi.
Kendini tanıtmayı kesinlikle reddeden güvenlik çalışanı İstanbul’a gidişimin amacı ve faaliyetlerim hakkında sorular sormaya başladı. Onlardan bir an önce kurtulmak için bütün saçma sorulara memnuniyetle cevap verdim. Bu hoş olmayan olayın biteceğini düşünmekle ve bu gözaltı gibi görünen durum karşısında gösterdiğim sükunetten ötürü kendi kendime gurur duymaya başlamakla hata ettim. Düşündüğüm gibi olmadı. Meğer talihsizliğim yeni başlıyormuş. Havaalanı güvenlik hizmeti mensubu beklenmedik bir anda bana şunu söyledi: “Yapmanız gereken küçük bir şey daha kaldı, parmak izi vermelisiniz”. Ve o anda tüm soğukkanlılığımı kaybettim, tam anlamıyla patladım ve hiç bir yere gitmeyeceğimi söyledim. Hemen o anda pasaportumun geri verilmesini istedim, parmak izi vermeyeceğimi, yasal haklarımın söyledim. Bu skandalın ardından güvenlik hizmeti mensubu bir yere koştu ve bir teğmen ile geri döndü. İsteğim üzerine kendisinin kontrol-geçiş noktası vardiya amiri Skliarov olarak tanıttı. Çok kibar bir şekilde belgelerimi verdi ve İstanbul’a uçmamı söyledi.
Aynı şey 25 Kasımda, İstanbul’dan yine Minvodi üzerinden dönerken tekrarladı. Yaklaşık bir buçuk saat havaalanında tutuldum. Bu defa bir başka havaalanı güvenlik mensubu kendisini tanıtmayı reddetti, telefonda bir yerlere uzun uzun açıklama yaptı. Daha sonra yine bir üst teğmen gelip belgelerimi iade etti. Israrlı taleplerim üzerine dostane bir şekilde Kabardey-Balkar FSB idaresine başvurmamı tavsiye ettiler. Elbette yakın bir zamanda resmi başvurumuzu yapacağız ve onlardan olayla ilgilerini izah etmelerini isteyeceğiz. Ancak ben toplumun dikkatlerini bana göre çok önemli olan bir başka şeye çekmek istiyorum. Şu günlerde bana ve diğer Çerkes sivil aktivistlerine Minvodi havaalanında yapılanlar tam bir kanunsuzluk. Bu gibi olaylar her şeyden önce Rusya’nın çıkarlarıyla çelişiyor. Türkiye’de katıldığım program Çerkesçe öğrenimiyle ilgili sorunlar üzerineydi. Ve bu soruların anavatanda yaşayan Çerkeslerin katılımı olmadan çözülmesi mümkün değil. Çünkü burada bu konuyla ilgili uzmanlar var. Bu, Rusya’nın çıkarlarını ilerletmek için gerçek bir araç değil midir? Aynı şey, 25 Kasımda Türkiye vatandaşı Erdoğan Boz’un Minvodi havaalanından sınır dışı edilmesi olayı için de geçerlidir. Bu olay tüm Çerkes dünyasında tepkilere neden olmuştur. Bunun dışında belirtmek isterim ki, Erdoğan Boz, geleneksel olarak Rusya’ya son derece sadık ve onun çıkarları hususunda her zaman hassas olan, Türkiye’deki etkili Çerkes örgütlerinden KAFFED’i temsil ediyor. Erdoğan Boz Karaçay-Çerkes’e, tanınmış Çerkes kültür araştırmacısı Mikhail Mijayev’i anma konferansına katılmak için gidiyordu. Bu tür etkinlikler, Rusya’nın Çerkes diasporası ve tüm dünyaya Çerkeslerin kültürel mirası ile ilgili olduğunu göstermek için iyi bir araç olabilirdi. Kendilerini, Çerkeslerin yaşadığı ülkelerde Rusya’nın çıkarlarının savunucusu olarak konumlandıran Dünya Çerkes Birliği ve Khase’lerin (Dernekler) bu olaylarla ilgili ilkeli bir değerlendirme yapmaları gerektiğini düşünüyorum, tabii eğer misyonları sadece kağıt üzerinde değilse".
Ajans Kafkas