Krasnodar Adige Xase Başkanı Asker Soxt Türkiye’deki Kafkas toplumunda da süregelen bir tartışmaya katılarak, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Latin alfabesiyle hazırlamış olduğu Çerkesçe ders kitaplarına tepki gösterdi.
Kafkasya’daki Adigece eğitimin Kiril alfabesiyle verildiğini ve mevcut tüm literatürün Kiril alfabesinden müteşekkil olduğunu söyleyen Soht, Türkiye’nin Latin alfabesi dayatmasının bir asimilasyon politikası olduğunu iddia ederek Rusya Federasyonu’nu bu asimilasyona karşı diplomatik düzeyde harekete çağırdı.
Soht’un diplomatik düzeyde çağrısının altında yatan saik ise Türkiye’deki Çerkes toplumunu, Ermeniler ve Rumlar gibi “azınlık” statüsünde kabul ediyor oluşu. Oysa Türkiye’deki Çerkes toplumu teknik-hukuki olarak “azınlık” statüsünde kabul edilmiyor.
Tartışmada taraflardan Latin alfabesini savunanların savı, Latin alfabesiyle Adigece’nin daha kolay öğrenebileceği iken, Kiril alfabesini savunanlara göreyse verili literatür Kiril alfabesinden oluşuyor ve bu literatür yok sayılmamalı.
Tartışmalar Milli Eğitim Bakanlığı’nın Adigece’nin orta okullarda seçmeli ders olarak okutulması için yapılan yasal düzenlemeler ardından başlamıştı.
Krasnodar Kray Adıge Xase başkanının Türkiye’deki Çerkeslerin anadili haklarının korunması ile ilgili yaptığı açıklamayı aynen yayınlıyoruz:
10. Dünya Çerkes Birliği Kongresi’nin hazırlık aşamasında olduğumuz şu günlerde Kuban Çerkes Cemiyeti Kongre temsilcilerinin Türkiye’deki Çerkes azınlığın anadil haklarının güvence altına alınması ile ilgili kaygılarını size iletmek istiyorum.
Bilindiği üzere 2015’de Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı Çerkesçenin eğitimi için Latin alfabesinin kullanımına karar verdi. Türkiye hükümetinin aldığı bu karar Türkiye’de yaşayan Çerkesler üzerindeki asimilasyon politikasının devamı niteliğindedir. Bu kararın temelini oluşturan taslağı hazırlayanlar Çerkesçe dilinde başlangıç, orta veya yüksek eğitim namına herhangi bir eğitim almamış, anadilini gerçekten bilmeyen, on yıllardır halkın yazılı mirası olarak biriken Adıge edebi eserlerinden bihaber amatörlerdi.
Çerkes toplumunun bugün karşılaştığı problemlerin çözümü, diasporada yaşayan Çerkeslerin etnik ve kültürel anlamda karşılaştıkları problemlerin çözümünde yatıyor. Burada, Çerkes diasporasının bulunduğu ülkelerin hükümetlerinin, Çerkes azınlıkların anadilini muhafaza konusuna yaklaşımı çok önemli.
Halkların etnik kimliklerini koruması ve anadilini muhafaza etmesi kesin bir yasal haktır. Bu yasa Uluslararası ve Avrupa İnsan Hakları sözleşmeleriyle düzenlenmiştir. Bu hak, BM Deklarasyonu’nda, Avrupa Konseyi’nin azınlık haklarının korunması ile ilgili sözleşmesinde, CSCE (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Komisyonu) Kopenhag insani boyut toplantısı sonuç bildirgesinde, azınlıkların anadili hakkıyla ilgili Oslo tavsiyelerinde, azınlıkların eğitim haklarıyla ilgili Lahey tavsiyelerinde, düzenlenmiş yasal bir haktır. Bizler, Türkiye’nin azınlıkların anadili hakkı konusundaki politikasını, uluslararası alanda tanınmış tüm bu haklara aykırı bir politika olarak görüyoruz.
Çerkesler Rusya Federasyonu’nda yaşayan kadim halklardır. Yönetim şekillerini Rusya Federasyonu yapısı içerisinde cumhuriyet şekli olarak seçmişlerdir. Rusya Federasyonu Anayasasına ve Adıgey, Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar Cumhuriyetleri Anayasalarına göre Adigece devlet dili statüsüne sahiptir ve Adigecenin alfabesi Kiril alfabesi olarak belirlenmiştir.
Diasporada yaşayan Çerkesler, buna Türkiye’de yaşayanlar da dahildir, nüfuslarının yoğunluğuna bağlı olmaksızın azınlık statüsüne sahiptir. Dilleriyle ve alfabeleriyle Çerkes halklarının bir parçası olarak görülmelidirler.
Adıgey, Kabardey-Balkar, Karaçay-Çerkes 80 yıl önce alfabelerini Kiril olarak belirlemiştir. Filoloji araştırmalarını ve dil öğretimini o zamandan beri başarılı bir şekilde sürdürmektedir. Enstitüler ve üniversiteler bu meseleyle yakından ilgilenmiş, konu hakkında bir çok araştırma yürütmüş ve kitaplar basmıştır. Böylece halkımızın tüm yazılı kültürü Kiril alfabesi kullanılarak oluşturulmuştur. Bu çabayı ve birikimi göz önünde bulundurmayan her türlü faaliyet gözümüzde Çerkes halkını kültürel mirasından mahrum bırakmaya yöneliktir.
Günümüz dünyasında, özellikle globalleşme sebebiyle, farklı halkların dünyanın farklı bölgelerine yerleşmesi sıklıkla görülen bir olgudur. Fakat dünyanın hiçbir ülkesinin aklına, ülkelerinde yaşayan azınlıkların alfabesini değiştirmek gibi bir uygulama gelmemektedir. Ermeniler, Yahudiler, Gürcüler, Türkler ve kendi vatanları dışında yaşayan tüm azınlıklar resmi alfabelerini kullanmaktadırlar. Aynı zamanda bu uygulamanın Türkiye’de sadece Çerkeslere uygulandığına da dikkat etmek gerekmektedir. Türkiye’deki Gürcü, Ermeni ve Rum gibi tüm azınlıkların alfabeleri muhafaza edilmektedir.
Bütün bu sebeplerden dolayı, 10. Dünya Çerkes Birliği Kongresi’nde Rusya Federasyonu’na, Türkiye’deki Çerkes azınlığın alfabelerinin korunmasına yönelik diplomatik düzeyde hareket etmesi için başvuruda bulunulması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca, 10. Dünya Çerkes Birliği Kongresi Türkiye hükümetine, Çerkes azınlığın varlığını resmi olarak tanıması için başvuruda bulunmalı. Bunu Çerkeslerin temel hak ve özgürlüklerinin anayasal güvence altına alınması için yapmalı. Bunu Türkiye’nin Çerkeslerin dil ve kültürünü muhafazası için tedbir alsın diye yapmalı. Bunu dil ve kültürel hakların muhafazasında uluslararası işbirliğini mümkün kılmak için yapmalı. Bunu Çerkeslerin kendi alfabelerinde yazılan kitapları anlayabilmeleri için yapmalı. Kongre, bu başvuruyu, Türkiye, Avrupa Konseyince tanınmış azınlık haklarını ihlal ettiği için yapmalıdır.
Dünya Çerkes Birliği’nin bu konuda hukuki, açık ve net bir tavır alması gerektiğini düşünüyorum.
Krasnodar Kray ‘Adıge Khase’ Başkanı A. Soht