2010 yılı sonunda faili meçhul bir cinayete kurban giden Tsıpıne Aslan kimdir?


Kaberdey Balkar Devlet Üniversitesi İlkçağ Kafkas Milletleri Edebiyatı Bölüm Başkanlığı görevini yürütüyordu. 

Kaberdey Balkar Devlet Üniversitesi İlkçağ Kafkas Milletleri Edebiyatı Bölüm Başkanlığı görevini yürütüyordu. Aynı zamanda Kabardey Devlet Üniversitesi Adıge Gelenekleri Araştırma Merkezinin kurucu başkanlığını da yapmaktaydı. 

Kabardey Balkar Bilim Enstitüsü Drama Bölümünde Adıge Edebiyatı Ana Bilim Dalı Başkanıydı.

2005 yılında Adıge Gelenek ve görenekleri ve Çerkes yaşam biçimleri hakkında yaptığı çalışmalarından dolayı Devlet “Altın Boynuz” Ödülüne layık görülmüştü.

Yıllarca kendi ülkesinde, Karaçay-Çerkes Cumhuriyetinde, Adıgey Cumhuriyetinde ve Çerkeslerin yaşadığı Suriye, Türkiye ve Ürdün gibi ülkelerde Adıge söylenceleri, Adıge Xabzesi, Eski Adıge Lehçeleri ve Adıge Masalları ile ilgili derleme çalışmaları yürütmüştü. Bu konularda kitaplar ve onlarca makaleler yayınlamıştı.

İşte bu çok değerli çalışmalarıyla Adıge Kültür ve geleneklerine hizmet etmiş olan bilim insanı ve değerli aktivist Tsıpıne Aslan, 29 Aralık 2010’da öldürülmüştü.

Söz konusu olayın failleri, ulusumuzu bir arada tutan değerlere saldırmanın, dilimiz- kültürümüz ve tarihimiz ile ilgili konularda çalışan insanlarımızı sindirmenin, Çerkes toplumunu çelimsiz bırakacağını düşünmekteler. O yüzden bu kadar pervasızlar ve Tsıpıne Aslan gibi değerlerimizi hedef almaktalar. Aradan geçen 5 sene içinde Tsıpıne Aslan unutulmamış, tersine bu ölümü Çerkesya ve diaspora her yıl yeniden hatırlayarak, katillerini lanetlemeye devam etmektedir. 

TSIPINE ASLAN İÇİN PAŞTİ MADİNA’NIN YAZDIĞI ARALIK-2011 TARİHLİ YAZI

"Savunmasız Yakalanıp Soysuzca Öldürüldün"(*) Tsıpıne Aslan artık aramızda değil!

Birkaç yıl öncesiydi. Aralık ayının otuz biriydi. Bugünkü gibi bir yılbaşı gecesinde babamızı kaybetmiş olmanın acısıyla gözyaşı döküyorduk. “Mıjey Mişe yaşasa Nalo Zavur eski gücünde olsa ikisiyle son bir kez de olsa sohbet etsem!” hep bunu derdin Aslan. Babamla tekrar karşılaşmış olabilir misin?

“Alnı açık yüzü ak olmak” senin dinindi. Bunu kabul edemeyen yazımın devamını okumasın.

Aslan’la biz yedi sene aynı enstitüde çalıştık. Ondan sonra da danışacağım güvenilir birini aradığımda bilgilenmek, güzel birkaç söz duymak istediğimde derinliği olan düşüncelere ihtiyaç hissettiğimde öncelikle başvurduğum insanlardandı Aslan. Yüreklendirirdi, yardım ederdi. Bilimsel eleştiriler yapar, kırıcı olmadan haklılığını ortaya koyabilirdi.

Söze şakayla karışık başlardı. Sözü, kusursuz bir Adığe  xabzeyle katmerlerine ayırarak  sanata çevirir, ulaşması gereken yere ulaştırırdı.

Çok yorup üzdüklerinde “ Siz, siz, siz” diyerek  yakınırmış  gibi yapardı. Siz dediğin kim Aslan diye sorduğumda “Eskisi gibi olamayan; xabzesiyle yaşayamayan Adığeler” derdi.

Adığe saygınlığını tekrar yükseltmek için sözde değil, tüm gücüyle çabalıyor, savaşımını  aklının ve cesaretinin  el verdiğince ortaya koyuyordu.

Çok  dürüst ve içtendin Aslan, olmayan  khabzeyle hareket edip seni dışarı çağıranı  keşke karşılamaya çıkmasaydın. “Atının da olmadığı o yanlış zamanda” `шымрэ лIымрэ фызэкъуэхуауэ``

“Söz konusu çocuğu ve açlığıysa, aynıdır insanlar.” der eski bir deyişimiz.

Canımız dişimizde büyütüyoruz çocuklarımızı. Fakat senin hal hareketini bir kez görmüş her Adığe annesine sen bugün şunu söyletebildin: “ Tek oğlum, Tsıpıne Ç'açenın oğlu gibi olursa çok iyi olurdu”

Katilin hak ettiğini bulmasına yönelik yeterli çaba göremedikleri zaman, umutları yittiği zaman, kadınlar toplanır “kadın bedduası” yaparlardı.

Adığe vatanının gençliği (vücudun yarısı) bugün zaten bir bedduayı çeker gibi ama ne çare? Orman kanunlarının geçerli olduğu bir zamanda dünyaya gelmiş ve eğitilmeden büyütülmüş, önüne atılana razı gelmeden ayaklanmış bir kuşak! Failin silah olarak sebeplendiği de bu kuşağın bir ferdidir. Mal gibi gördüğü, istediğinde istediği silaha çevirdiği bir kuşak . Nereye gittiğini bilemeden aval bakan gençliğe, bir çift laf edebilecek akıllı insanlarımızın seçilip öldürülmesiyle bu hep böyle mi devam edecek?

Kimim ben? Majusi miyim? Ateist miyim? Müslüman mıyım? Adığe miyim?

Hangisine ait olduğumuzu açıklıkla ifade edebilmemiz,  bırakılabilecek iyi bir mirastır. Hangi dünya görüşü bizim için öncelikli? Dünümüzdense yarınımıza, geleceğimize uyan neslimizin kaybolmaması adına hangi görüş daha faydalı? Tam bir Çerkes gibi dünyayı yaşanılır kılmaya çalışıp her şeyin en iyisini istiyor muyuz?

Bu soruların cevaplarını bulma günüdür bugün. Adığe entelektüellerin var olduğu doğruysa, birer söz... “Çoğun söylediği doğrudur.” dedi ya Jabağı. Sözünüz çoğunluğun sözü olabilsin.

Seçim zamanıdır. Bu seçim yanlış seçim olmasın. Aslan’dan kalan değerleri akıntıya bırakmayalım. Adığe canına kastetmek için silaha uzanan hiç değilse bir anlık duraklasın aldığımız ortak kararımızı hatırlayıp.

Türkiye’ye sürgün gitmiş bir yaşlı adam, son nefesini verdi verecek denirken bir anlık gözlerini açmış ve eşine “ Ahrette Adığeleri farklı bir yerde toplanırken gördüm” demiş.

Son yerin, yerlerin en güzeli olsun Aslan. Kavuştuğun insanlara durumumuzu biraz daha iç açıcı anlatmaya çalış.

Tutarlı Çerkes kadınının güzel örneği, Aslan'ın eşi Kazanş Halimet ve  Tsıbıne sülalesinin acısı, tüm Adığelerin ortak acısıdır. Tanrıdan sabır diliyorum.

Mezarda ölü de vardır, hiç ölmeyecek de!  (  Kazanoko Jabağı)

(*)Yazının başlığı Adığece eski bir ağıttan alınmıştır. Bu Ağıt Aydemirkan adında bir vatanseverin pusuya düşürülüp öldürülmesini anlatır. 

Yazan: Paştı Madina

Çeviri: İlkay Karaduman