Yalçın Karadaş: Ön seçim yapalım, kaybeden çekilsin


İstanbul 1. Bölge Bağımsız adayı Yalçın Karadaş, Çerkesler arasında yaşanan ’ortak aday’ tartışması konusunda ’Xase’yi (Çerkes Meclisi) göreve çağırdı.


OHABER.com/Atakan Sönmez 7 Haziran seçimleri Türkiye’de yaşayan Çerkes diasporası için bambaşka bir anlam ifade ediyor. Son yıllarda siyasetteki temsilleri gözle görülür şekilde gerileyen Türkiyeli Çerkeslerin nüfusu 4-5 milyon gibi rakamlarla ifade ediliyor. Ancak gelin görün ki, son aday listeleri açıklandığında partilerin ‘seçilebilir’ sıralarında aday gösterilen Çerkes sayısı 2 ya da 3 kişi. 
Yıllardır ‘Derin devletin kurucuları’ , ‘MİT içindeki en etkili grup’ hatta daha da ileri giderek Bu ülkenin kaymağını yiyorlar’ gibi ağır suçlamalara maruz kalan Çerkesler, çıkan bu tablo ile iddialar arasındaki çarpıklığa isyan ederken, bir yandan da kendilerini artık bağımsız adaylarla temsil etmek için kollarını sıvadılar. 
Çoğulcu Demokrasi Partisi (ÇDP) seçimlere parti olarak girmese de, ÇDP’li Çerkes adaylar bazı kentlerde bağımsız olarak seçimlere girme kararı aldı. 
İlk defa siyasette doğrudan ‘Çerkes’ kimliği ile yer almak için mücadele eden Çerkesler bu seçimde başarılı olurlar mı bilinmez. Ancak, bu seçim döneminde dikkat çeken bir başka gerçek ise,  mevcut partilerin siyasetlerinden büyük oranda umutlarını kesmiş olmaları. Daha önce dile getirdikleri için ‘Şimdi başımıza bir de Çerkesler mi çıktı!’ tepkisi ile karşılaşan Çerkesler, siyasi partilerden ‘Çerkes’ kimliği ile siyasette temsil edilme yolundaki taleplerinde de benzer bir tepkiyle karşılaştılar. 
İşte tam da bu noktada, İstanbul  1. Bölge’de yaşayan, hatta seçim bölgesini de aşarak tüm Türkiye genelinde yaşayan Çerkeslerin de özellikle sosyal medya üzerinden katıldıkları bir tartışma devam ediyor. Üstelik bu tartışma Çerkesler açısından partilerin aday listelerinden de, açıklanan anket rakamlarından da çok daha heyecan verici ve anlamlı bir tartışma olarak görülüyor. 
Çerkesler şu anda ‘AKP yüzde 40’ı bulur mu?’ ya da ‘HDP barajı aşar mı?’ gibi Türkiye gündemini en çok meşgul eden siyasi tartışmadan daha çok, ‘Bir bölgede iki Çerkes aday olur mu?’ sorusunu tartışıyor. 
Bunun nedeni ise İstanbul 1. Bölge’de ÇDP’yi temsilen bir bağımsız aday Prof. Dr. Günsel Şurdum Avcı’nın yanı sıra hiç bir parti bağlantısı olmayan ve kendi deyimi ile‘Tam Bağımsız’ aday Yalçın Karadaş’ın –medyada bilinen adı ile Anzor Keref- aday olmaları.  
Bu heyecan verici tartışmayı, neden ‘Tam Bağımsız’ aday olduğunu, tek bölgede iki Çerkes aday tercihinin nedenini ve merak edilen birçok konuyu Yalçın Karadaş ile konuştuk.
İşte ‘Yıllarca yazılarımla, kitaplarımla ezber bozdum, bu kez kürsüden ezberleri bozmaya adayım’ diyen Karadaş’ın anlattıkları….
Neden bağımsız aday?
Oy verenler bugüne kadar hep temsil edildiklerini düşündüler ama temsil edilmediler. İnsanlar, kendilerini temsil edecek bir partiye sahip değiller. Partilerin iç çekişmeleri ve lider sultası, toplumun temel sorunlarının geri plana itilmesine neden olan bir düzen yaratıyor.
Bankadan kredi çektiğinizde yüzde 22 faiz ödüyorsunuz, bankaya mevduat yatırdığınızda yüzde 7-8 faiz ödeniyor. 
Engelli insanlarımıza ödenen bakım ücretinden kesinti yapılıyor. Emekliye verilecek 100 liralık maaş artışının hesabı yapılırken, milletvekili emeklilik maaşlarına 740 lira zam yapılıyor. 
740 lira maaş alan emekliler var. Ben Meclis’e girdiğim zaman ‘utanmıyor musunuz?’ diye açıkça soracağım.
Adaletsizlik, fırsat eşitsizliği, partizanlık ve adam kayırmacılıktan bunalan; kutuplaşmadan, partilerin ve siyasetçilerin yalanlarından rahatsız olup oy vermeyi epeydir bırakmış olan herkes, tek başıma bile olsam Mecliste pozitif farklılık  ve kendileri için kazanım oluşturacağımdan emin olsunlar. (Yalçın Karadaş, neden bağımsız olduğunu kişisel web sitesinde de uzun bir manifesto ile dile getiriyor.Okumak için)
Meclis'teki 4 partinin üzerinde mutabık kaldıkları tek konu her zaman milletvekillerinin hakları ile ilgili kanun tekliflerinde oluyor.
Bunun gerekçesi de ne biliyor musunuz? ‘Biz seçmenlerimize çok fazla masraf ediyoruz, aldığımız maaş onlara ısmarladığımız yemek parasına anca yetiyor’ diyorlar. Siz siyaseti yalakalık ve adam kandıramaca haline getirirseniz herkese yemek ısmarlamak zorunda kalırsınız.
TÜRKİYE’DE BAZI EZBERLER VAR
Türkiye’de bazı ezberler var. Şehir efsanesi gibi kulaktan kulağa yayılır ama gerçekliği çok da fazla sorgulanmaz. Ben yıllardır bu ezberleri bozmak için yazıyorum. Örneğin Türkiyede ‘MİT Çerkeslerin elindedir’diye, ‘Derin devleti Çerkesler yönetir’diye efsaneler var. Meclise girdiğim zaman bu ezberleri de milletin kürsüsünde bozmak için mücadele edeceğim.
SEÇİLENE KADAR HALK DALKAVUĞU, SEÇİLDİKTEN SONRA HALKIN EFENDİSİ
Türkiye siyasetinde  maalesef şöyle yaygın bir davranış biçimi var: Seçilene kadar halka her türlü vaad ve dalkavukluk yapmak, Meclis’e gittikten sonraysa halkın efendsi olmak ve kapıları halka kapatmak. 
VİZYONLAR VE MİSYONLAR SİYASİ İLLİZYONA DÖNÜŞÜYOR
Bir çok milletvekili için vizyon da misyon da seçilene kadar. Seçilip halkın tabiri ile kapağı Meclis’e attıktan sonra ise bu vizyon da misyon da siyasi illüzyonun bir parçası haline geliyor. 
Oysa halkın problemleri çok açık; çözümleri de son derece basit!. Bu ülkede emekliler açlık sınırının bile altında bir emekli maaşı ile yaşıyorsa, bunun hesabını sorabilmek için ‘Bağımsız’ olmak gerekir. Emekliye gelince kaynak yok ama, örtülü ödenek için, silah için, yakınlarını zengin etmek için kaynak var. Bağımsız adaylığımı ilan ettikten sonra, yapılan anketlerde birinci sıraya çıkınca iki partiden adaylık teklifi aldım. Ancak ben partilerdeki lider sultasına karşı olduğum için ve mevcut partilerin benim yapmayı planladığım siyasete uygun olmadıklarını düşündüğüm için bu teklifleri geri çevirdim. Partilerin öylesine büyük ve şanlı misyonları ve buna uygun vizyonları var ki, halkın basit sorunlarına çözüm aramak onlar için basit kaçıyor. Misyon ve vizyonları illüzyona dönüşmüş, halkın canı yanıyor umurlarında bile değil!
“ÇDP’DEN NEDEN ADAY OLMADIM”
-Çerkeslerin ilk kez kurduğu bir siyasi parti var. Çoğulcu Demokrasi Partisi (ÇDP) içinde neden aday olmadınız?
‘Biz parti kurduk, partimize gelmeyen insanlar haindir’ gibi bir yaklaşımı kabul edemem. ‘Nedir sizin ideolojiniz?’diye sorulduğunda ‘bizim ideolojimiz yok’ cevabı veriliyor. İdeolojisiz bir parti olur mu?
‘Siz Çerkes partisi misiniz?’ diye sorulduğunda ise ‘Hayır biz Çerkes partisi değiliz, Laz adayımız da var’ diyorlar. Fakat ne hikmetse, 1. Bölgeden aday olduğumu duydukları andan itibaren koparttıkları gürültünün onda birini bile kendi belirledikleri bölgedeki Laz kardeşime karşı aday olduğumda çıkartmadılar. O Laz arkadaşımı saf mı sanıyorlar; yoksa halkı ahmak mı!? Ve o Laz arkadaş benim can dostum; benim ona, onun bana kazık atmayacağını bile bilmiyorlar. Ben bugün İstanbul 2. Bölgede kime oy vereceğini soran seçmenlerime, “partisinin ve çevresinin kalitesizliğini boş verin ve Laz kardeşimize gönül rahatlığı ile oyunuzu verin” diyorum. Çünkü ben etnik siyaset yapmıyorum. Tüm ülke halkları için, ülkenin aydınlık geleceği için ayrımsız tüm kardeş olmuş kimlikler ve emekçiler için  “doğru” siyaset yapmaya çalışıyorum. 
Bazı insanları, zaman zaman kandırabilirsiniz ama bütün insanları her zaman kandıramazsınız. Siz – bir arkadaşımın deyimi ile- ÇDP’deki ‘Ç’harfini joker olarak kullanıyorsunuz. İşinize geldiğinde o harf Çerkes oluyor, işinize geldiğinde Çoğulcu!
Özet olarak, bağımsız olmak çok önemli ve çok değerli.  Cesaretiniz, birikiminiz ve enerjiniz varsa, bu yarışta bağımsız olarak mücadele etmek çok önemli.
“ÖN SEÇİM YAPALIM, KAYBEDEN ÇEKİLSİN”
İstanbul 1. Bölgeden bağımsız adaysınız. Bu bölgede ÇDP’nin de bağımsız adayı olması Çerkes toplumu içinde bir krize neden olmuş gibi görünüyor. Sizin bu bölgeyi tercih etme nedeniniz neydi ve bu konuda ÇDP ile aranızda bir mutabakat sağlanamadı mı? 
Ben İstanbul’un Anadolu yakasında, bu bölgede 52 yıldır yaşıyorum. Beraber büyüdüğüm, ilkokuldan liseye kadar beraber okuduğum, beraber futbol oynadığım, mücadele ettiğim tüm sosyal çevrem bu seçim bölgesinde ve ben bu bölgede yaşayan herkesin sorunlarına çözüm aramak için aday oldum. Kent ve güzelim Boğazın, adaların, kısaca doğanın ve tarihin yağmasına ‘hayır’ diyebilmek için, her şeyi para olarak görmeye, taşeronlaştırmaya itiraz etmek için aday oldum ve ben bu bölgede çocukluğumdan bu yana bu mücadelelerin içindeyim. 
Nalçik’ten sonra Çerkes nüfusunun en yoğun olduğu kent İstanbul. İstanbul’un özellikle 1. ve 2. Bölgesinde iyi bir nüfus var. Eğer ÇDP başından bu yana bu sürece iyi niyetle yaklaşmış olsa ve çağrılarımıza yanıt vermiş olsaydı, bu iki bölgeden birinde bir milletvekili çıkartma şansımız çok yüksekti. Hatta beki de iki bölgede de çıkartılabilirdi. Seçilme yeterliliği sağlanamasa bile çok yüksek bir oy potansiyeline ulaşabilirdik. Bu sonuç da bana göre olması kuvvetle muhtemel olan erken seçimde, erken seçim olmasa bile yerel seçimlerde toplumumuz için büyük bir kazanım olurdu. Siyasi partilerin Çerkes toplumunu yok sayan bakış açısı zorunlu olarak değişirdi. Hala da bu şansımız var. En güçlü olduğumuz seçim çevresi İstanbul 1. Bölge. Eğer burada başarılı bir sonuç alınması isteniyorsa, iki adaydan biri çekilmeli ve diğer adaya destek olmalı.  
Ben bu konuda sizin de aracılığınız ile Çerkes toplumuna ve Xase’ye (Çerkes Meclisi) bir kez daha çağrıda bulunmak istiyorum. ÇDP’nin bölgeden gösterdiği bağımsız adayla birlikte toplumun önüne çıkıp plan ve projelerimizi anlatalım. Ardından yapılacak bir ön seçimde kim daha çok oy alırsa o aday olsun ve diğeri çekilsin. Ben bu çağrıyı hem Çerkes toplumuna hem de diğer saygıdeğer bağımsız aday olan hemşehrimiz Günseli Hanım’a yapıyorum.
Ayrıca bu süre zarfında özellikle sosyal medya üzerinden oldukça seviyesiz ve kışkırtıcı bir üslupla provokasyon yapan kişilerin tesit edilerek 'Xase' tarafından gerekli şekilde cezalandırılmalarını da talep ediyorum. 
Çerkes toplumu bu konularda kendi içinde bir karar mekanizması işletebildiği dönemlerde saygı gören bir toplumdu ancak maalesef bu işleyiş sekteye uğratıldı. Bugün ben bir hakarete uğradığımı düşündüğüm zaman kendi toplumumda kendi kurallarımız içinde bu sorunu çözemiyorum. Çerkes toplumu içinde bu 'Xase' geleneği yeniden etkin hale getirilmezse ve bağlayıcı kararlar verebilen bir iç kurum gibi işletilmezse, bu kez insanlar bireysel yöntemlerle uğradıkları hakaretlerle hesaplaşmak zorunda kalır ki bu da hiç tercih edilmeyecek bir yöntemdir.
'Xase' kurumuna yıllar önce başvuran da son olarak yine bendim.  Ama maalesef o müracaatımda da bir karar alınamadı. İşte bu kuralsızlık ortamı da suyu bulandırmak isteyenlerin işine geliyor.
Derneklerimizin de bu anlamda misyonlarını ve vizyonlarını yeniden tanımlamaları gerekmektedir. Her şeyi yapmaya çalışan dernekler değil, tanımlanmış bir takım ihtiyaçlara cevap verem kurumlar olarak yeniden organize olmalıdırlar. Bu işlevlerin en başında da insanlarımızı aynı çatı altında toplamak olmalıdır. Aynı çatı altındaki insanlar daha sonra beraber siyaset de yapabilirler, ticaret de yapabilirler kendi aralarında daha farklı organizasyonlara da gidebilirler. 
Biz yıllar önce (2009) Demokrasi İçin Çerkes Girişimi’ni (DİÇEG) başlattık . Eğer o yapı baltalanarak dağıtılmasaydı bugün bu talebe cevap vermek konusunda yetkin bir güce sahip olabilirdik. Maalesef bu potansiyeli görüldüğü için çeşitli çevreler tarafından başarısızlığa uğratıldı. O dönemin KAFFED Başkanı, yine dönemin Bağlarbaşı İstanbul Kafkas Kültür Derneği başkanına mail atarak dernekte DİÇEG’e toplantı yaptırılmaması ve kesinlikle muhatab alınmaması konusunda talimat veriliyor. Ve bu talimat yanlışlıkla DİÇEG oluşumu içindeki bir arkadaşımızın mail hesabına da gönderilince biz durumdan haberdar oluyoruz.  İşte bu tür girişimler nedeniyle kurumlarımız güç kaybetti. KAFFED’in son dönemdeki başkanları Vacit Kadıoğlu ve Yaşar Aslankaya’yı  bunun dışında tutuyorum.  KAFFED bu iki başkanın dönemlerinde topluma önderlik etmek ve farklı görüşlerin özgürce ifade edilmesi konusunda büyük bir dönüşüm geçirmiştir. 
Çerkes meselesi kimsenin tekelinde değildir, olmamıştır ve olmayacaktır. Bunu artık her kişi ve kurum tarafından anlaşılması gerektiğini tekrar ediyorum.
İSTANBUL 1. BÖLGE BAĞIMSIZ ADAYI YALÇIN KARADAŞ KİMDİR?
Yalçın Karadaş, ya da ezberleri bozmak için kaleme aldığı yazılardaki adıyla Anzor Keref. 1960 yılında Kayseri-Pınarbaşı Büyükkabaktepe Köyü’nde doğdu. 
İTÜ Mimarlık Fakültesi’ni 1982 yılında bitirdi. Mimarlık mesleğini 33 yıldır yurt içinde ve yurt dışında sürdürüyor. 
1990 yılında, Hayri Ersoy, Ali Çurey, Erdoğan Yılmaz ve bir grup arkadaşı ile "Nart Yayıncılık" şirketinin kuruluşunda bulunarak, ilk sahibi oldu.
"Metis Çeviri" dergisinde Dışek E. ile birlikte "Çerkesce'den Öyküler"i, Yaşar Güven ile Kafkas Kültür Derneği (Bağlarbaşı) duvar gazetesi "Savsırıko" ekibiyle "Basında Çerkesler-1" kitabını yayınladılar.
Çeşitli gazete ve dergilerde Demokrasi, Ulusal Sorun, Kafkasya, Türkiye Tarihi, İnşaat Sektörü ve Mimarlık mesleği üzerine fikir yazıları ve yazı dizileri yayınlandı.
2007 yılında "Uzunyayla" (Kafkas Diasporası) web sitesi okurları tarafından verilen "Yılın Köşe Yazarı" ödülünü aldı.
"Jıneps Gazetesi" yayın kurulu üyesi ve yazarı, “DİÇEG” (Demokrasi İçin Çerkes Girişimi) eş sözcüsü olarak sivil örgütlenmelerde yer aldı. “Kafkasyalı Yazarlar Birliği” başkanı, “Kafkas Kültür Derneği”, “TMMOB Mimarlar Odası” ve “Mimarlık Vakfı” üyesidir.
Evli ve iki çocuk babası olup, anadili Çerkesce (Adığebze) dışında Türkçe, İngilizce ve Rusça bilir.
“100 Aykırı Soruda Türkiye’yi Anlamak”, “Çerkes Kimliği, Türkiye’nin Sorunları”, “Çerkesleri Anlamak- Türkiye- Rusya ve Kafkaslar”, “ Yağma Ülkenin Mimarı-İbretlik Bir Hesaplaşma Serüveni” kitaplarının yazarı olan Yalçın Karadaş, Hayri Ersoy ile birlikte “Abhazya’da Yaşam ve Kültür”kitabının çevirisine de imza attı.